Asgari ücrete sözümüz yok ama yüksek vergi oranları SGK primlerinde de karşımıza çıkmaya devam ediyor.

Asgari ücrete yılda iki kez zam yapılmasının adet haline gelmesiyle artık asgari ücret ortalama maaş haline geldi. Önceden özellikle esnaf iş yeri sahipleri çalışanları ile muhabbetle bu artışları yapardı şimdi zorunlu hale gelen artışlar iki tarafı da mutlu etmektedir.

%34 artış oranı sadece en alt seviye vasıfsız işçilere uygulanması gereken asgari ücret içindir. Sıralı olarak tüm çalışanların zam beklentisi oluşacak ve karşılanması da gerekecektir. Bu beklentinin karşılanmadığı durumda maaş hiyerarşisi huzursuzlukları da beraberinde getirecektir. Çalışma barışı için her seviyeye zam yapma mecburiyeti doğmaktadır. Birinci seviyeye %20, ikinci seviyeye %35, üçüncü seviyeye uygulanacak %50 zam demek, esnafın belini bükecektir.

Çalışanlar arası maaş hiyerarşisi çalışma huzurunu bozuyor. Sıralı olarak tüm çalışanların zam beklentisi var. Bu sadece maaşta da kalmamakta paralel olarak aynı oranda vergi yükü de artış göstermektedir.

Ancak bu artışlar iş veren açısından sadece maaş bazında kalmamakta vergi yükünü de arttırmaktadır. Devletin destek olarak verdiği 500 TL ile bu yük hafiflememektedir. Kesinlikle arttırılmasını talep ediyoruz. Evvelce bu oranlarda olmayan vergi ve SGK yükü arttıkça devletin esnafa ve sanayiciye verdiği prim süresi de uzamakta. Yani olmayan bir fark alınmaya başlandı ancak süreli zaman için destek primi veriliyor.

Aslında bu yüksek vergiler alınmamalı ve desteğe de ihtiyaç olmamalıdır.

SGK primlerindeki vergi oranları esnafın belini büküyor. İşçiye ödenen asgari ücretin yarısı kadarı da devlete vergi olarak ödeniyor. 3. Seviye bir çalışanın alacağı sade maaş 30 bin seviyelerine geldiği varsayılarak ödenecek vergi oranı 12 bin TL seviyesine yükselmektedir.

Sıralı artış ile tüm çalışanlara zam verilme zorunluluğu doğan yıllık iki kez maaş zammı çalışan ve işveren arasında sürekli tartışma ve işten çıkarılmaya varan ardında da iş mahkemelerine intikal eden durumlara neden olmaktadır.

Unutulmamalıdır; çalışanlara sadece maaş verilmemektedir. Aynı zamanda ulaşım ve yemek ücreti de ödendiğinde bu her çalışan için aldığı maaşın yakalşık %25’ine denk gelmektedir. Bu ek ücretlerin de vergiye tabii olduğunu unutmamak gerekmektedir. Yani iş veren işçiye sunduğu her hizmet ve ödemede devlet vergileri ile ek masraf kalemleri karşısında kalmaktadır.

Ulaşım ve öğlen yemek ücretlerinden ek vergilerin alınmaması talebindeyiz.

Bu her alanda yüksek vergi uygulamasından vazgeçilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde işten çıkarılmalar had safhaya ulaşacaktır.

Dolayısı ile firmalarımızın verimli çalışmaları ve işçilerimizin daha huzurlu olmaları konusunda zaten az olan maaşlara bir de eklenen vergiler ile daha da amacından sapmaktadır.

İşçilerin maaşlarımdan vergi kesintisi yapılmamalı aksine işçi maaşlarına katkı sağlayacak, işveren destekleme modelleri geliştirilmelidir.

Yüksek oranda vergiler maalesef anlık çalışma hayatımızı olumsuz etkilemektedir. Sürekli suçlanan iş verenler aslında büyük bir adım atık iş imkânı sunmaktadır. İşçi işveren barışı bozulmadan devam etmesi desteklenmelidir.

Talebimiz ücret belirlemelerdeki oranların özel sektörde serbest kalması kamuda devlet tarafından tespitinin devamı yönündedir.

İhracata yönelik çalışmalarda ucuz işçi ve işletme maliyetlerinin düşürülmesi firmalarımızın rekabet alanını genişletecektir. Ancak ucuz işçi mutsuz üretim sağladığı gibi aynı zamanda üretimde de ihtisas sorunları yaratacaktır.

Tüm dünyada uygulanan daha çok robot ve daha az insan modeline geçiş için otomasyon ürünlerine daha fazla yatırım yapılması gerekliliği de unutulmamalıdır. Yani insan odaklı çalışmanın makineye evrilmesi konusunda daha çok teşvik verilmelidir.

En çok rekabet ettiğimiz Çin’de maaşlar 350 USD seviyesinde iken Türkiye’de 485 USD olmasına rağmen ne işçi ne de işveren mutlu değildir.

13.414 TL’lik brüt asgari ücretten SGK primi ve işsizlik sigortası primleri kesilmekte ve iş verenden 4.355 TL SGK ücreti alınmaktadır. Bir çalışanın devlete çalıştığı için kazancı 2.012 TL de çalışandan alındığı hesaplandığında toplam 6.362 TL yani 11.402 TL asgari ücret alan bir işçi maaşının tam %48 ini vergi olarak devlete kazandırmaktadır.

Bu kesintiler olmasa işçinin daha fazla maaş alması mümkün olacak ve işveren de ödemiş olduğu bedelin karşılığını daha huzurlu bekleyecektir.

Kesintiler 2022 yılında kalktı denilse de her geçen gün farklı kalemler ile artmaktadır.

Özellikle enflasyondan dolayı rakamlar arttı ve alınan ücret rakamsal olarak arttığı için, tüm bu sayılan ek vergilerin yanında bir de ücretin alım gücüne bakılmaksızın asgari ücretli bile gelir vergisi dilimine takılmaktadır.

Maaş ve ek haklar ile 30 bin TL’nin üzerine çıkan her çalışan %15 gelir vergisi matrahı yani ücretinin vergi kesintisi ile karşılaşmaktadır. Bu vergi dilimi alınan maaş arttıkça artmakta vergi de eş oranda artmaktadır.

Talebimiz çalışanlardan gelir vergisi alınmaması veya alınacak verginin tekrar enflasyon oranı üzerinde değerlendirilmesi yönündedir. 21.06.2023

Hayrettin Özaydın